Etiketler

14 Ocak 2014 Salı

GEYİKLİ PARK




“Çanakkale’nin ‘meçhul’ olmayan on binlerce direnişçisinden biri olan İsmail’in kardeşi yıllar sonra Sunay Akın’a şunları anlatır:

‘Ağabeyim gitti ve onu bir daha hiç görmedik! Oynamam için bana verdiği düğme de, polisin evimdeki kütüphanemde yaptığı bir arama sırasında ağabeyim gibi kayboldu gitti!’ ”


Sunay Akın’ın yeni kitabı da tıpkı daha öncekiler gibi tarihin “görünmeyen” yüzünü gün ışığına çıkarıyor. 254 sayfalık kitap Çanakkale Savaşı ile başlayıp Cumhuriyetin ilk yıllarına, Mimar Sinan’dan Fransız Devrimi’ne uzanıyor. Kendini araştırmacı-şair olarak nitelendiren Akın aynı zamanda başarılı bir öykü anlatıcısı. Öykülerini anlatırken kimi zaman fazlaca didaktik de kalsa, duru bir dili var Sunay Akın’ın. Öykülerin kurgusu ise yine bildiğimiz Sunay Akın çizisinde. Hayata dair küçük detaylar ile başlayıp, küçük çağrışımların da eklenmesiyle farklı olaylara, farklı kişilere bağlanan ve aslında pek de yabancısı olmadığımız isimlere ulaştığımız öyküler bildik Sunay Akın tekniğinden öteye geçmiyor yine. Kitap edebiyat anlamında yenilikler getirmese de öykülerin her biri özenle kurgulanmış ve belli ki uzun araştırmalar sonucu üretilmiş. Kitaptaki son üç yazı diğerlerinden oldukça farklı; bu yazılar Tokyo Camisi’ne ayrılmış. Daha doğrusu, caminin yapımında emeği geçenlere. Sunay Akın’ın caminin yapımında Türk Hükümeti’nin, dolayısıyla Atatürk’ün de katkıları olduğu iddiası belli ki bazı bağnaz çevreleri çok rahatsız etmiş. Atatürk’ü din düşmanı bir diktatör olarak gösterme sevdasındaki yobaz kafaların bu iddialara neden köpürdüklerini anlamamak mümkün değil. Sözü, yine Sunay Akın tarafından aktarılan bir alıntı ile bağlayalım. Kurt Ziemke’nin 1930’da yayımlanan Die Neue Türkei adlı kitabından aktarılan alıntı şöyle:

“Yapılması gereken, Kemalist Cumhuriyet’in hem din düşmanı hem de Kürt düşmanı olduğu temasını ortaya atıp işlemektir.”


Ferit Derler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder