Hatırlıyorum.
Anneciğim
alırdı tavuğu. Onu güzelce fırında pişirirdi. Babacığımın
öyle içki alışkanlığı yoktu ama yılbaşı gecesi ufak bir
rakı veya birkaç şişe bira içerdi. Biz de kardeşimle 1 litrelik
kolaya gözümüz gibi bakardık.
Anneciğim
masayı süslerdi o kıt kanaat geçindiğimiz günlerde. Mükemmel
bir salata, muhteşem bir mercimek çorbası, kuş üzümlü pirinç
pilavı, patates kızartması ve belki birkaç meze.
Masanın
donatılmasından sonra ailece masaya otururduk ve televizyonu
izlemeye başlardık. Tek kanallı televizyonda ülkenin tanınmış
pek çok sanatçısı sıra ile çıkar en güzel eserlerini icra
ederlerdi. Komedyenler en başarılı komikliklerini o geceye
saklarlardı sanki. Yılbaşı özel programının sunucuları
ekranlardan adeta masamıza gelir, oturur,bizimle yer,içer,sohbet
ederlerdi.
Yeni
yıla hep birlikte sevinç çığlıkları atarak girerdik. Ailece
sarmaş dolaş olurduk. Yalnız çok hızlı bir şekilde bu
seremoniye son verirdik, çünkü yeni yıla girdikten birkaç dakika
sonra meşhur bir dansöz göbek atmaya başlardı ekranlarda. Çocuk
halimizle kardeşimle birbirimize kaçamak bakışlar atar,göz
kırpar,gülerdik. Annemiz ve babamız bizimle göz göze geldiğinde
de utanırdık.
Kuruyemişler,anneciğimin
hazırladığı tatlılar,kolalar ve diğer içeceklerle birlikte
neşe içerisinde tüketilirdi.
Son
yıllarda evde geçirdiğim yılbaşı gecelerini düşünüyorum.Siz
de bir yoklayın kendinizi.
Her
şeyden önce tavuk eski tavuk değil. Anneciğimin yaptığı tavuk
ile 4 kişi rahatlıkla doyardık. Oysa şimdi…Tavuk bir kişiyi
bile doyuramayacak kadar ufak. Üstelik lezzetli değil. Salata desen
domates domates değil, hıyar hıyar değil, soğan belki direnen
tek enstrümanı işte o salatanın. #dirensoğan diyelim, ne
diyeyim?
Bir
kere cep telefonu denen alet gece boyunca sürekli ötüp duruyor.
Dostlar,anneler,babalar,akrabalar ya arıyorlar,ya mesaj atıyorlar
ya da diğer telefon uygulamaları ile anlık mesajlar gönderiyorlar,
fotoğraf paylaşıyorlar. Eskisi gibi karşılıklı uzun sohbetler
yapılamıyor. Tam eşimle bir şeyler konuşmaya başlıyorum,
telefon çalıyor.Tam eşim bir şey anlatmaya başlıyor,mesaj
giriyor araya.
Hele
televizyonlar, televizyon programları. İğrençten de öte.Allah
aşkına, kaç taneniz açıp bir Türk televizyon kanalında 15
dakikadan fazla zaman geçirebildiniz yılbaşı gecesi? Hadi diyelim
geçirdiniz; aklınıza hiç çocukluğumuzun ve hatta gençliğimizin
ilk yıllarının yılbaşı gecelerinde ki televizyon programları
gelmedi mi?
Sonra
aldım bir ara kumandayı elime. Uydu kanallarını gezmeye başladım.
Ve Rus, Fransız, Alman kanallarında ki yılbaşı eğlencelerinde
bir şekilde çocukluğumun yılbaşı eğlence programlarının
tadını aldım. Çok ilginç geldi bana. Ya bu ülkelerin insanları
çok mutlu ve eğlenceyi hak ediyorlar. Ya da bizim ülkemiz de
bizler eğlenceyi unuttuk.
Efendim?
İkisi aynı şey mi?
Doğrudur.
ÇETİN
TAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder