Etiketler

9 Şubat 2014 Pazar

GALİZ KAHRAMAN





"Bütün zamanların kahramanı olan bir insanın hikayesidir bu. O hem herkes hem de hiç kimsedir. Dünyadan alacağını tahsil etmeye gelmiştir. Çünkü, Tanrı dahil herkesin ona borcu vardır. Vebaline girilen tüyü bitmedik yetim işte odur. Kadim zamanlardan beri hakkı yendiğine göre, sonlu ama sınırsız bir evrenin engin ve derin merkezi insan olmanın, "olmasa da olur" halini icrâ etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Romantik bir insafsızlığın bakir tacizcisi olmak sonuna kadar hakkıdır. Sıradanlığın üst insanıdır o. Asilliğiyle asilleşememesi umrunda bile değildir. Onun umrunda olan tek şey, sadece ve sadece kendini algılamak, kendi küçük âlemine sığan kainatı kabul etmektir. Çünkü bilmektedir ki, gerçek bilgelik de zaten budur." -Kitap Arkası Tanıtım


Puslu Kıtalar Atlası’nı ilk kez elime aldığımda önümde yepyeni bir dünya açılmıştı. Descartes’ın “cogito ergo sum” deyişinin gördüğüm/duyduğum en hoş uyarlamasıydı Puslu Kıtalar Atlası. Bu arada yeri gelmişken, romanın pivot noktalarından birini oluşturan Rendekar ve Zagon Üstüne Öttürmeler elbette Reneé Descartes ve büyük kitabı Metot Üstüne Konuşmalar (Discours de Methodé)’ın bir eğretilemesi. Puslu Kıtalar Atlası’nın en dikkat çekici özelliği ise İhsan Oktay Anar’ın lisan-ı Osmani’den türettiği ağdalı dili idi. Dilin ağdalı oluşu, romanların tarihsel dönemlerini yansıtmak için iyi bir araç. Anar romanlarının bir başka alamet-i farikası ise hemen hemen her romanda görünen uzun boylu, ince, hafif çekik gözlü Uzun İhsan Efendi. Anar’ın uzun zamandır hasretle beklediğimiz yeni romanı Galiz Kahraman raflarda yerini aldı. Yeni roman alıştığımız İhsan Oktay Anar romanlarından biraz farklı. Bu sefer Cumhuriyet döneminde geçiyor hikaye. Bu da doğal olarak o bilindik Anar dilinin ortadan kalkmasına neden olmuş. Açıkçası kendi hesabıma raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı asar’ı bir kez daha duymayı beklemiştim. İkinci farklılık ise Uzun İhsan Efendi’nin Galiz Kahraman’da görünmemesi.  Bu da yine bizler için pek alışıldık bir durum değil. Bunların dışında Galiz Kahraman beklediğimize değen, hoş bir Anar romanı. Ana hikaye küçük yan hikayelerle beslenmiş, yan hikayeler ana olay örgüsü içinde gerektikçe gerektiği kadar kesişiyor.  Bu arada, Galiz Kahraman diğer Anar romanlarından çok daha eleştirel, çok daha muhalif bir duruş sergiliyor. Bu durumun Gezi Direnişi ile ne ölçüde bağlantılı olduğunu, Gezi’nin bunun tetikleyicisi olup olmadığını gerçekten merak ediyorum. Son söz, Galiz Kahraman alıştığımız Anar romanlarından biraz farklı olmakla birlikte okunmayı fazlasıyla hak ediyor.

FERİT DERLER
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder