"Bütün zamanların kahramanı olan bir insanın hikayesidir bu. O hem
herkes hem de hiç kimsedir. Dünyadan alacağını tahsil etmeye gelmiştir. Çünkü,
Tanrı dahil herkesin ona borcu vardır. Vebaline girilen tüyü bitmedik yetim
işte odur. Kadim zamanlardan beri hakkı yendiğine göre, sonlu ama sınırsız bir
evrenin engin ve derin merkezi insan olmanın, "olmasa da olur" halini
icrâ etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Romantik bir insafsızlığın bakir
tacizcisi olmak sonuna kadar hakkıdır. Sıradanlığın üst insanıdır o.
Asilliğiyle asilleşememesi umrunda bile değildir. Onun umrunda olan tek şey,
sadece ve sadece kendini algılamak, kendi küçük âlemine sığan kainatı kabul etmektir.
Çünkü bilmektedir ki, gerçek bilgelik de zaten budur." -Kitap Arkası Tanıtım
Puslu Kıtalar Atlası’nı ilk kez
elime aldığımda önümde yepyeni bir dünya açılmıştı. Descartes’ın “cogito ergo
sum” deyişinin gördüğüm/duyduğum en hoş uyarlamasıydı Puslu Kıtalar Atlası. Bu
arada yeri gelmişken, romanın pivot noktalarından birini oluşturan Rendekar ve
Zagon Üstüne Öttürmeler elbette Reneé Descartes ve büyük kitabı Metot Üstüne
Konuşmalar (Discours de Methodé)’ın bir eğretilemesi. Puslu Kıtalar Atlası’nın
en dikkat çekici özelliği ise İhsan Oktay Anar’ın lisan-ı Osmani’den türettiği
ağdalı dili idi. Dilin ağdalı oluşu, romanların tarihsel dönemlerini yansıtmak
için iyi bir araç. Anar romanlarının bir başka alamet-i farikası ise hemen
hemen her romanda görünen uzun boylu, ince, hafif çekik gözlü Uzun İhsan
Efendi. Anar’ın uzun zamandır hasretle beklediğimiz yeni romanı Galiz Kahraman
raflarda yerini aldı. Yeni roman alıştığımız İhsan Oktay Anar romanlarından
biraz farklı. Bu sefer Cumhuriyet döneminde geçiyor hikaye. Bu da doğal olarak
o bilindik Anar dilinin ortadan kalkmasına neden olmuş. Açıkçası kendi hesabıma
raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı asar’ı bir kez daha duymayı beklemiştim. İkinci
farklılık ise Uzun İhsan Efendi’nin Galiz Kahraman’da görünmemesi. Bu da yine bizler için pek alışıldık bir durum
değil. Bunların dışında Galiz Kahraman beklediğimize değen, hoş bir Anar
romanı. Ana hikaye küçük yan hikayelerle beslenmiş, yan hikayeler ana olay
örgüsü içinde gerektikçe gerektiği kadar kesişiyor. Bu arada, Galiz Kahraman diğer Anar romanlarından
çok daha eleştirel, çok daha muhalif bir duruş sergiliyor. Bu durumun Gezi Direnişi
ile ne ölçüde bağlantılı olduğunu, Gezi’nin bunun tetikleyicisi olup olmadığını
gerçekten merak ediyorum. Son söz, Galiz Kahraman alıştığımız Anar
romanlarından biraz farklı olmakla birlikte okunmayı fazlasıyla hak ediyor.
FERİT DERLER
FERİT DERLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder