Adam
32 yaşında.
Rahat.
Hayatı
boyunca hiç sıkıntı yaşamamış.
Çocukluğundan
itibaren bir eli yağda, bir eli balda büyümüş. Zaten babasının
arkadaşları eğitimini üstlenmiş. O kadar ki birçoklarının
tersine önce evlenmiş, sonra da eşini yanına alarak Amerika’ya
yerleşmiş ve üniversite eğitimini tamamlamış.
İlk
iş deneyimini yine yurtdışında Dünya Bankası çalışanı
olarak yaşamış, 3 aylık stajın ardından. Babacığının bu
işte ne kadar katkısı olmuştur, bilemeyiz.
Ama
hayatının hiçbir döneminde ekmek parası kazanma derdi olmamış.
İş
aramamış.
“Ay
sonunu nasıl getireceğim?” diye düşünmemiş.
Hatta
ülkesinde her sağlıklı erkeğin yapmakla yükümlü olduğu
askerlik görevini bile 21 gün bedelli olarak yapmış.
Çünkü
o önemli adammış.
Çünkü
onun vakti askerlik gibi “önemsiz” bir işte harcanamayacak
kadar kıymetliymiş.
Bu
nedenle gencecik yaşta gıdadan altına, kuruyemişçilikten kafe
işletmeciliğine bir çok işte çok “başarılı” olmuş.
Gemicik
sahibi olmuş.
“Başarı”
hikayesi gün gelmiş, savcıların da dikkatini çekmiş olmalı ki
ortalık ayağa kalkmış.
***
Adam
23 yaşında.
Dar
gelirli bir ailenin çocuğu olarak Malatya’da doğmuş.
Hayat
şartları ailesiyle birlikte onu İzmir’e, Bayındır’a
getirmiş.
Kıt
kanaat geçinen bir ailenin çocuğu olarak sıradan bile olmayan bir
hayat geçirmiş.
Ailesi
dağılmış. Annesi ve babası boşanmışlar.
Bayındır
Endüstri Meslek Lisesi’nden mezun olduktan hemen sonra da vatani
hizmetini yapmak istemiş. Deniz Kuvvetleri’nde askerlik görevini
yapmaya başlamış.
Kader
ona “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyen adamın
oğluna güldüğü gibi gülüp bir gemicik vermemiş. Ama Alaybey
Tersanesi’nde ki bir romorkörcükte yan gelip yatırıp,
rütbelerin en büyüğü olan şehitlik rütbesine eriştirmiş onu.
Yavuz
Arslan ışık olmuş.
ÇETİN
TAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder